15 Haziran 2011 Çarşamba

‘Az ama öz’ diyemeyeceğim... TAHRAN – İRAN

15 Haziran 2011
Uçağım akşam üzeri 5’te kalkacaktı, sabah son bir tur ‘hediye’ peşinde koşturdum. Gelir gelmez bir duş alıp öğlen anahtarları kapının altından içeriye doğru ittirdim ve çıktım. Terminale gitmek için o gökyüzü trenine bindim. Kocaman çantam ve ben artık eve doğru yolculuğa geçmiştik...
Terminale doğru ilerlerken en sonunda saate bakma ihtiyacı hissetmiştim. Çantalarımın her köşesini aradıktan sonra sabah uyanma sahnem gözümün önüne geldi: Telefonun alarmı çalar, Aslı telefona uzanır, kapatır, telefonuna ve yorganına sarılarak biraz daha uyur. Evet, telefonun en son görüldüğü yer yorganın altıdır. Ne yapalım, artık yeni bir telefon alma zamanı gelmişti, üstüne biraz soğuk su içtim mi birşeyciğim kalmaz diyerek check in için sıraya girdim.
Uzun bir yolculuk olacaktı Tahran’a. 8 saat uçakta. O değil burada tuvalete kaçıp sigara içme şansım da yoktu.
Uçak, acayip kalabalıktı, sanırsam Malezya’nın yarısı o gün o saatte Tahran’a gidiyordu. Ucuz uçak yollarından Airasia’nın (Tanrı bu uçak firmasını korusun!) en batıda sadece Tahran’a seferi vardı. Dolayısıyla, İran ve Malezya arasında birçok insan devamlı gidip geliyordu.
Kendi dünyam ile meşgul olma derdimdeyken yanımda oturan bir kısım İranlı genç benimle muhabbet etmeye başladı. Türkiye’den geldiğimi söyleyince bir tanesi İbrahim Tatlıses'in son durumunu sordu. Ne olmuş ki diye sorabildim. Vurulduğunu söylerken bunu nasıl bilmiyor olduğuma dair bir kınama hissettim ses tonunda.
Uyudum, uyandım, film izledim. 8 saati birşekilde geçirdim. İnmeye yarım saat kalmıştı ki bir heyecan başlamıştı uçakta. Erkekler tuvalete gidip şortlarını pantolonlarla değiştirirken kadınlarsa üzerlerine uzun kollu ceketler giyip başlarını örtüyorlardı. Sıra bana da gelmişti. Çantamdan puşiyi çıkardım, başımı iyice örttüm. Hatta sanırım fazla örttüm ki yanımdaki bayanlar bana bakıp gülmeye başladı.
Hazır ve nazır olarak en sonunda uçaktan indim. Çok uzun bir pasaport kuyruğu beni karşıladı. Her yerde Farsça yazılı olduğundan doğru bir sırada bekleyip beklemediğimi anlayamadım bir türlü. En sonunda birilerine sormaya başladım. Ancak o kadar zordu ki İngilizce bilen birilerini bulmak. Tarzanca takılayım derken bir anda Türk olduğum keşfedildi sırada. Meğer burada Türkçe konuşan birilerini bulmak İngilizce konuşan birilerini bulmaktan daha kolaymış. Kuyruktakiler, tatil için Türkiye'ye gelegide bayağı pratik yapmışlar. Bir saate yakın sürdü pasaport kontrol memuruna varmam. Bakalım pasaportuma ne diyecek diye uzattım. Sert bir ifade ile bir bana baktı bir de pasaportuma. Tam "işte şimdi sıçtık" dedim ki memur 32 dişini göstererek Türkçe olarak "Hoşgelmişen" dedi. Heyecanla karışık bir rahatlama ile "Hoşbulmişem" dedim.
Tahran'da Fatima'nın evinde kalacaktım. Fatima'nın adresi vardı, ama bu sefer telefonum yoktu. Oldukça geç kalmıştım. Merak ettiğini düşündüm. Taksinin çok masraflı olduğunu görünce bindiğim taksici beni otobüs durağına bıraktı. Herkese elimdeki adresi gösterip duruyordum. Neyseki o yöne gidecek birileri varmış, onların peşinden otobüsten indim ve başka bir otobüse bindim. Durağıma gelince kaş göz el kol hareketleri ile beni indirdiler.
Tek yapmam gereken sokağın ismini ve numarayı bulmam gerekiyordu. Birkaç kişiye sorduktan sonra sokağı bulabilmiştim. İşimin burada bittiğini sanıyordum ki apartman numaralarının Farsça yazılmış olduğunu gördüm. Gece 11 olmuştu. Dışarıda benim dışımda pek hatun yoktu. Bir telefon bulmanın ve Fatima'nın beni gelip almasının mantıklı olacağına karar verdim. Allahtan sokağın başında bir bakkal vardı. İçeri geldim. Tarzanca telefonu kullanıp kullanamayacağımı sordum. Ama tam olarak nerde olduğumu anlamam ve kıza söylemem gerekiyordu. Bakkala İngilizce söylemeye çalıştım ama ne dediğimi anlamadı. Biran aydınlandım ve Türkçe konuşmaya başladım. Meğer bakkal da Azeri Türk'üymüş. Abla daha önce neden Türk olduğunu söylemedin ki dedi. Ben de ne biliyim aklıma gelmedi dedim. En sonunda Fatima'yı aradık, hatta bakkal doğrudan onunla konuştu. 5 dakikaya kadar gelmişti beni almaya.
En sonunda eve varmıştım ve çok mutluydum.   

 










 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder