9 Aralık 2010 Perşembe

Olur olur ikinci gün de olur.. COLOMBO - SRI LANKA

9 Aralık 2010
Rahati bulduk tabi, yerimizden kalkmak kolay mi? Oglene geliyordu kendimizi en sonunda disari attigimizda. Yagmur yagiyordu bardaktan bosalircasina ve semsiyemiz yoktu. Kapinin onunde 20 dakika bekledikten sonra semsiye alacak bir magaza buluna kadar kosmaya karar vererek ve "rahmettir bu yahu" diyerek attik kendimize yola.
Nefes nefese kalmamiza ramak kalmisken bir semsiye edinebildik.
Turist edasiyla etrafi sayrede seyrede ilerlerken bir adam yanimiza yaklasarak bugunun Budistler icin onemli bir gun oldugunun ve bu nedenle de Gayamana 
GAYAMANA TAPINAGINDAKI PEGODA
Tapinagi'nda bir seremoni duzenlendigini soyledi, yani en azindan biz oyle anladik. Buradakilerin Ingilizcelerini anlamak gercekten de cok zor.
Sri Lanka turuna bir tapinak ve seremoni ile baslamanin cok dogru olacagi inanciyla yonumuzu degistirdik ve tapinaga dogru ilerlemeye basladik. Binlerce insana yön sorarak oraya ulastigimizda malesef hersey bitmisti.
Tapinaklara girilirken ayakkabilarin cikarilmasi gerekiyormus. Hava gunesli olsa idi elbette bunu buyuk bir mutlulukla yapabilirdim, hatta Sri Lanka'larin cogunun yaptigi gibi ben de ciplak ayakla yollarda mutlu mesut yuruyebilirdim. Ama yagmur ve ayaklarimda da botlar olunca suratim asildi. Zira cikardigimda tapinagin icine degil, ustu acik ve dolayisiyla islak avluya girecektim. Tabi ki bu problem degildi, esas problem islak ayaklarima coraplarimi giyerken cikacakti. Neyse dedim, akilsiz basin cezasini ayaklar cekermis diye hayiflanarak, terlik giymedigim icin bol bol kufur ederek cikardim botlarimi ve iceri girdim.
Koskocaman Buda heykelleri karsiladi bizi. Sagda Buda, solda Buda, karsida Buda, ayakta Buda, lotusta Buda, gozu acik Buda, meditasyondaki Buda ve buram buram yasemin kokusu.
Ikinci avluda ise bize merhaba diyen bir fil oldu. Kafasini devamli "hu" cekenler gibi saga sola salliyordu ve kocamandi. Icimden gelen ona sarilip opme durtusunu bastirip fotograf cekmekle yetindim. (kendimle gurur anim)
Ikinci ve ucuncu kapali alanlar daha ziyade muze gibi yerlerdi, en azindan oyle deniyordu, ama bence bit pazarindan farki yoktu; antika saatler, eski pusku mobilyalar, eski para koleksiyonlari, hatta trompet. Bir amca bizi surukleyip porselenden yapilmis bir Buda heykelinin önüne getirdi. Heykelin önünde asagi yukari egildiginde Buda her yerde seni izliyor gibiydi. Amca, aska gelmis bir sekilde Cin Mali, Cin Mali diye bagiriyordu.
Seremoniyi kacirmanin verdigi huysuzlukla disari cikip yola devam ederek antik sehre ulastik. Antik sehir bizi luks oteller zinciri ile karsilayinca lokal bir restorana gidip Sri Lankalilarin sabah aksam yedikleri köri - pilavi denemeye karar verdik. Restoranin hijyen kosullarini begenmeyip yemege burun kivirdim ama Irem'in suratindaki tatmin ifadesini gorunce ben de kasiga sarildim. Fransizlarin dedigi gibi OLALA! Doydum.
Aksam Georg icin tesekkur yemegi pisirecegimizden dolayi donus yoluna gectik. Okyanus seridinden yurumeye basladik. Sahil boyunca yerlestirdikleri hoparlorler sayesinde muzigimiz hic eksik olmadi. Evet, Sri Lankalilar muzigi daha dogrusu yuksek volumlu muzigi gercekten de cok seviyorlar.
Markete ugrayip alisverisimizi yaparak eve donduk. Sarap, lezzetli bir yemek tabi ki guzel bir 

Tapınaktaki ilk filim..
muhabbete de sebep oldu. Bir de Istanbul'la da skype yapinca keyfimize diyecek yoktu...
Herkes kendi hikayesini anlatti. Georg gezdigi ve yasadigi bir sürü ülkeden sonra 2 senedir de burada yasiyormus. Büyük bir lüks icinde yasarken cektigi yalnizliktan konustuk bir sure. Hele ki daha oncesinde bir kiz icin Amerika'ya yerlesecek kadar romantik ve duygusal birinin bunu kaldirmasinin oldukca zor oldugunu tahmin ediyorum. Geceyarisina kadar sarap ve muhabbet devam etti. Yattigimizda ertesi gun yola cikacagim icin heyecanliydim... Sahillerin ve "normal" ten rengimi bulmanin zamani gelmisti.

/

1 yorum: