12 Aralık 2010 Pazar

ve okyanusu da gormeden yapilabilirmisiz... TISSA - SRI LANKA

12 Aralık 2010
Her gun yasadigimiz otobus maceralari gitgide iskenceye donmeye basladi. Ayni muzikler, ayni bakislar, mola yerinde otobuse binen meyva, takvim, Budist dua kitapciklari satan saticilar...Bu seferkinde ustelik otobus hinca hinc doluydu ve muavin para toplamak icin yanimiza geldiginde cantamdan para cikarmamin imkansiz oldugunu anlatan caresiz bir ifade ile baktim. Ayni anda hem otobusun sallantisi ile ziplamam, hem o anlarda kimsenin kafasina gecmesin diye cantama hakim olmam, hem düsmemek icin tutunmam, hem de boynumda pasaportumun arasinda duran parayi cikarmam zordu tabi. Neyseki duruma alisik olmadigimizin ve kolay kolay da alisamayacagimizi anlayan muavin birilerinden rica etti ve biz de bir koltuga oturduk.

İşte budur...
Kirsal kesme gittikce insanlarda gittikce daha da samimilesen, beklentisiz bir tutum icine girdiklerini gözlemlemeye basladik. Büyük bir merakla nerden geldigimizi, ne kadar zamadir Sri Lanka'da oldugumuzu ve ne kadar daha kalacagimizi, adlarimizi ve hatta dinlerimizi bile soran oldu.
Din ozellikle hayatlarinda büyük bir yer tutuyor Sri Lankalilarin. Her adimda bir büyük bir vitrin icine oturtulmus, önünde sunagi olan bir Buda heykeli var nerdeyse. Halkin %70'ini Budistler, %7'sini Müslümanlar, geri kalanini da Hindular ve Hiristiyanlar olusturuyor. Müslümanlar, zamaninda ticaret yapmaya gelip liman kisimlarina yerlesmis, sonrasinda da kirsal kesimlere de dagilmis Araplardan olusuyor. Hiristiyanlar ise once tarcin ticaretini ele gecirmek isteyen ama ardindan adayi sömürgesi haline getiren Portekizlerin yani sira Portekizlerden kurtulmak icin Sri Lanka kralinin yardim istemesi uzerine gelen ve yerlesen Hollandalilardan olusuyor. Tabi sonrasinda adanin Ingilizlere de gecmesi uzerine Hiristiyan toplulugunun daha da büyümesine neden olmus.
Aslinda halk olarak oldukca egitimliler, su anda %91 lik bir okur yazarlik orani var. Ingilizlerin de ülkeyi terketmesi üzerine, dogal kaynaklarinin zenginligi ve halkin da egitimli olusundan dolayi Asya'nin ekonomik olarak en önde giden ülkesi olacagina inanilmis. Ancak bu sefer de nüfusun %30 unu olusturan Tamillerden cikan Tamil Kaplanlarinin terörist saldirilari sonucunda ülke daha da geriye gitmis. Tam baris anlasmalari imzalanirken 2004'te olan tsunami felaketi de üzerine ekonomiyi daha da kötülestirmis.
Tissa'ya vardigimizda susuzluktan dilimiz damagimiz kurumus sekilde bir bakkala daldik ki bir adam

Doğaya gel...
oldu arkamizdan yine. Önce tuktukcu sandik, ancak bize gölün orada pansiyonu oldugundan ve bizi bakmamiz icin oraya ücretsiz götürebileceginden bahsetti. Hatta az evvel kasabanin yakinindaki Yala Ulusal Parki'nda safari yapmaya gidecek olan 2 Fransizi da götürdügünü de söyleyince ve biz de kasabanin icinde kalmak istemedigimizden kabul ettik.
10 dakikalik bir tuktuk yolculugu sonrasi pansiyona vardik. Sirin bir mustakil evdi. Aslinda odamiz oldukca sicak ve rutubetliydi. Ama yine de kalmaya karar verdik. Odada yerde duran Bob Marley posterinin kalmamizla hic bir ilgisi olmadigini özellikle belirtmek isterim. Tabi ortada Fransizlar da yoktu, zaten daha sonrasinda karsilastigimiz her fransiza Tissa'ya gidip gitmediklerini sordum.
Bize gölde timsahlarin oldugunu söyledi, ben de timsahlarla karsilikli sigara tellendirmek istedigimi dile getirerek göle dogru yürümeye basladik.
Yolumuza cikan her insan bize en icten gülümsemeyle merhaba deyince ben de neselendim. Her adimda daha da güzellesen manzarayla kendimden gecip herkese büyük bir mutlulukla ben de merhaba demeye basladim. Hatta bir noktadan sonra gülümsemekten dudaklarim iyice kasildi. 
Ve insan ağaçtaki maymunu keşfetti...
Etrafimizda ucusan daha önce adini sanini seklini ve semalini bilmedigim kuslar, kurbagalar, nilüferler, pirinc tarlalari, bu tarlalarda calisan köylüler, muhtesem güzellikteki cicekler beni benden aldi. Agaclara deginmiyorum bile, hayatimda görmedigim kadar heybetli ve görkemlilerdi. Gölün icinde yillanmislardi. Bir tanesinin üzerinde duran meyvalarin ne olabilecegini tartisirken fark ettik ki uyuyan yarasalardi. Gündüz vakti bu agaclarda uyuyorlamis. Karanlik basinca da köydeki mango, hindistancevizi agaclarina dadanip meyvalari parcaliyorlarmis.
Yolda ilerlerken kucuk bir tapinakta birkac kiza Ingilizce dersi veren bir rahibe rastladik. Budist rahip bizi büyük bir tevazu ile iceri davet etti. Hem tapinagin her kösesini gezdirdi hem de Nirvana'ya yolundaki asamalardan teker teker bahsetti. Her tapinakta oldugu gibi burada da ihtisamli bir Bo agaci bulunuyordu, Buda'nin aydinlandigi ve aydinlanma yolunda kendisini her daim koruyan kutsal agac. Her tapinakta rastladigimiz cana 
Uyuyan yarasalar...
benzeyen pagodalardan burada olmadigini fark edince, bize insaata basladiklarini soyledi ve hatta cizimleri de gösterdi. Sonrasinda da bizi bas rahip ve 14 yaslarindaki varisi ile tanistirdi. Oradan ayrilirken bizi yol boyunca koruyacagini söyledigi düz bir beyaz ipi dua ederek bileklerimize doladi.
Dönüs yolunda farkli bir rota izleyince kaybolduk, kaldigimiz pansiyonun adini da bilmedigimizi fark edince soguk su icmek yerine meydanda vardigimiz bir bakkaldan asiti kacmis gazoz ictik.
Ancak Irem'in yol boyunca deli gibi fotograf cekmis olmasi isimize yaradi, fotograflari gösterdigimiz bir polis yeri hatirlayip bize tarif etti. 10 dakikaya kadar pansiyona vardik.
Odamizda cikinimizdaki son kalanlari yiyip odanin hemen önündeki masaya yerlestik ki bizi buraya getiren adam gelip oturdu, Susa.

Sigaramdan isteyince yine kuralimi söyledim, erkegimi ve sigarami paylasmam. Ama yine de dayanamayip ikram ettim. Pansiyonu isletenin ablasi oldugunu söyledi. Buraya turistlerin genelde yarim saatlik uzaklikta bulunan Yala'da safari yapmak icin geldiklerinden bahsetti. Bir sure bizi de bu tura katmak icin ugrasti, fakat fazla paramiz olmadigindan ve yolumuzda dogal cangillar bulundugundan düsünmedigimizi söyledim. Zaten gün icerisinde gördügüm maymunlar, iguanalar, papaganlar beni oldukca tatmin etmisti. Yine de israrinda devam edince bir dahaki gelisimizde yapacagimizin sözünü vererek en sonunda ikna ettik.
Ertesi gunku programimiz tam belli degildi, önce Ella'ya gidecektik ama sonrasinda orada kalir miyiz devam mi ederiz artik gidince karar verecektik...


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder