10 Aralık 2010 Cuma

Huhuuuu biraz kum, biraz okyanus zamani... UNAWATUNA - SRI LANKA



Otobüs içi cümbüşü
10 Aralık 2010
Sabah uyandigimda kendimden beklemedigim bir ongoru gostererek Hindistan oncesi Colombo'ya ugramamizin yolculuga ruhen ve bedenen hazirlanmamiz adina oldukca faydali olabilecegini düsündüm. Oglene dogru, Georg'un da onayi uzerine yükümüzün yarisini evde birakip "daha hafif" olarak yola ciktik.
Etrafta bolca bulunan askerlerden birinin yardimi ile caddeden Galle'a giden otobusu cevirip bindik. Her ne kadar yukumuz nispeten az da olsa, yine de kocaman cantalarla "cevreye rahatsizlik verici" turden hareketlerde bulunmamizdan pek fazla insan gocunmadi, aksine hemen birileri yardimci olup oturmamizi sagladi.
Otobus yine dikkat cekici idi. Sofor arkasindaki paravanda, uzerinde nüfusun %70ini olusturan Sinhalalarin dilinde yazilmis metinler bulunan kocaman bir Buda posteri, bizim minibuslerin "o simdi asker" yazisinin bulundugu alinda da boydan boya noel agacini susleyen ve devamli rengarenk 

Okyanusa dokunan kumsal işte...
yanip sonen isiklarin aynisi, otobusun hem on kismina hem de arka kismina yerlestirilmis kocaman hoparlörlerden yayilan Sri Lanka muzigi ile buyuk bir curcuna icerisinde ilerlemeye basladik. Colombo'dan cikana kadar trafikle bogustuk. Sahil seridinden guneye inmeye basladigimizda, sagimizda bizimle ilerleyen okyanusun hazzi soforun deli surusu ile biraz sarsildi. Bizim minibusculere manyak gibi suruyorlar deriz ya, gunahlarini aliyormusuz megerse. Yollarin fatihi cidden de Sri Lanka otobus soforleriymis.
Hoplamalarla, ziplayip kafalari tavana carpmalarla, Ingiliz usulü ters giden trafik akisiyla mola yerine ulastigimizda otobusun esas gidecegimiz yer Unawatuna'dan gectigini ogrenince Galle'a ugramak zorunda kalmayisimiza sevindik.
Kisi basi 160 rupi (1,5 USD) odeyip basladigimiz otobus yolculugu 4 saat sonunda Unawatuna'ya ulasmamizla sona erdi.

Muhteşem bir gün batımı, okyanusta
Once kalacak bir yer ayarlamamiz gerekiyordu. Sahile indik ve guesthouse dedikleri genelde düsük butceli pansiyonlardan icimize sinene girdik. Gecelik 1000 rupiye (10 USD) anlastik. Cibinligi ve ulkedeki her otelde, pansiyonda zorunlu tuttuklari tavan pervanesi ile sirin ve oldukca da romantik bir odaya yerlestik. Hemen kendimize sahile attik. Ama saat bese geldiginden ilk okyanus deneyim hevesimizi ertesi gune ertelemek zorunda kaldik. Turkiye'de sicak oldugunda havanin genelde 8 gibi kararmasina alisik bir insan olarak gunesin 6'da batiyor olmasini cok yadirgadim aslinda. Ne yapacaksin, burada da kis iste.
Yine de bizi bekleyen bir gun batimi vardi.
Tam cikarkan pansiyon sahibi kadin bize binbir tembihte bulundu: Sakin tenha yerlere gitmeyin, yerel delikanlilarla sakin konusmayin, cok dikkatli olun, gece kalmayin, icki icmeyin...
Haliyle iskillendik.
Kumsaldan okyanusa uzanan palmiyeler, muz, hindistan cevizi ve mango agaclariyla, altin rengi kumuyla kartpostal gibiydi kumsal. Bir kose bulup mangomuzu yemeye basladik ki dakika bir gol bir seklinde bir Sri Lankali bitti hemen yanimizda. Yerellerin Ingilizcelerinden zaten tek kelime anlamazken bir de basladi sorular sormaya. En sonunda "no english" demeye basladik ki bu sefer benim sigarama sulanmaya basladi. Kesin bir tavirla, erkegimi ve sigarami paylasmam dedim. Ise yaramadigini gorunce yerimizden kalkip diger turistlerin yanina kactik.
Enfes bir gunbatimi sonrasinda lokal biralardan birini denemeye karar verdik. "Lion". Gercekten ferahlatici oldu.
Ucuncu gunumuzdu Sri Lanka'da. Ama daha simdiden insanlarin bize dadanmasindan rahatsiz 

Bitmek bilmeyen satıcılar...
olmustuk. Yolda yurumek nerdeyse mumkun degildi. Yanimizdan gecen her riksa (yerel dilde tuk tuk) soforu durup "taksi" demesi, insanlarin ellerinde devamli bilumum boncuk, tisort, meyva vb. ile yaklasip birseyler satmaya calismasi, hersey icin pazarlik yapmak zorunda olmak oldukca itici gelmeye basladi. Bu cennet gibi yerde de kesinlikle nefes aldirmiyorlardi.
Gunde 400-500 rupi (yaklasik 4,5 USD) kazanan insanlarin tek beklentilerinin turistten olmasi elbette dogal. Ama yine de kendi acimdan baktigimda oldukca sinir bozucu. Hatta yardim etmek isteyenlerden dahi bir sure sonra "bizden acaba ne bekliyor" seklinde suphe duymaya basliyor insan. Bugun otobuste oldugu gibi... Bir adamla konusmaya basladik, hemen telefona sarildi ve burada kalacak bir yer ayarlayacagini soyledi. Biz gidip kendimiz bakariz diyince bizimle gelmek icin israr etti. En sonunda Irem paramizin olmadigini soyleyince kendi duraginda indi.
Allahtan cok muhafazakarlar ve tehlikeli de degiller. "Bizi rahat birakin" dedigimizde dayilanmadan efendice gidiyorlar. Bir de askinti olsalar muhtemelen burada 3 gunden fazla kalinamaz.


Yerel bira Lion
Saat 8 gibi odaya donduk. Erkenden kalkip gunes, okyanus ozlemimizi gidermeyi planliyorduk ki gozlerimizi ancak 9.30 gibi acabildik. Herhalde en son 17 yasinda sabahladigim bir yilbasi partisinden sonra ancak bu kadar uyumusumdur.
Hemen hazirlanip plaja indik ve ilk kez okyanusa girdik, kocaman dalgalarla savasarak.
Oglen orayi da terkederek bir sonraki duragimiza dogru harekete gectik, baska bir kumsal: Tangalle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder