8 Aralık 2010 Çarşamba

Dubai dubai, bosver sen devam et emi DUBAI - BAE

Sahil şeridi
Gece ve Dünyanın en yüksek binası..
Dubai Fountain show
Dubai Fountain
İşte Dubai...
Havaalanı önü..
ve denize dokundum...
8 Aralık 2010
Kendimi yola hazirliyor olma adina check in yaptirip suratimda aptal bir siritisla etrafta dolanmak icin havaalanina erkenden gitmeyi seviyorum. Irem ile Air Arabia'nin kontuarlarina dayanip gorevlilere ne yaptigimizin ve neden Sri Lanka oldugunun aciklamasini yaptiktan sonra, her yerinden esyalarin sarktigi kocaman cantalarimizi teslim edip sigara icmek icin disari ciktik. Gunun son ucusu oldugu icin Sabiha Gokcen'de kalabalik yoktu, yani giden gitmis kalan kalmisti. Kalabalik olmayinca da tabi ki hersey daha rahat ve duzenliydi. Sigara esliginde telefonda son vedalarimiyi ettik, yola cikis fotograflarimizi cektik. Ardindan iceri girip, pasaport kontrolunden sonra Duty Free'de tum ickilerin sadece fiyatlarini kontrol etmekle yetinerek salonumuza gittik. Ucakta bizi karsilayan Arap müziginin cilgin ve hareketli ezgileri ile 2 kic ve 3 gobek atip yerimize oturdugumuzda baslayan ezan ve akabindeki yol duasina amin dedikten sonra hayatimda bir ilk gerceklesti; ucak yarim saat erken havalandi. Havaalani misali ucakta da fazla insan yoktu. Kimsenin bu aralar Sharjah'a gidesi yok anlasilan... Ama bunun bize oldukca yararli bir donusu oldu. Her yolcuya 1 degil tam 3 koltuk dusunce herkes Business tadinda yata yata uctu. Tabi yorgunluktan artik bitmis olan Irem ve ben ise uykuya gülümseyerek daldik. Gozlerimizi actigimizda Sharjah'a iniyorduk. 4 saatlik kesintisiz bir ruya terapisinden sonra transit vizelerimizin orijinallerini almak icin "HALA" salonuna yollandik. Daha sonrasinda da goz taramasina girdik, nedenini sormadim acikcasi, malum hem uyku sersemligi vardi hem de yolculugun daha ilk gununde sinirlenmeyeyim istedim. Irem'in arkadasi Serkan'i beklemek uzere gul yaginin buram buram koktugu havaalanindan ciktik ve hemen onundeki banklara kurulup etrafi izlemeye basladik. Klasik bir havaalani onu... Kucaklasmalar, kocaman valizler, arac bekleyen insanlar. Sadece alisik olmadigim insan tipleri; Hintliler, Pakistanlilar, Malezyalilar, Araplar... Sabahin 8'i idi ve hava serindi. O yuzden iceride beklemeye, bir yandan da uyuklamaya basladik. Gozlerimi bir ara araladigimda televizyondaki dilleri dudaklarinin koselerinden sarkmis develerin hipodromdaki ezeli yarislarini gorunce tekrar simsiki kapattim kabustur niyetine ve gordugum o saniyeleri aklimdan kazimaya calistim. Yarim saat gecmisti ki Dubai'nin basarili mimarlarindan ve Irem'in de universiteden arkadasi Serkan bizi gelip aldi. Sharjah'tan cikip Dubai'ye ilerlemeye basladik. Yol boyunca bir cumle kurup ikinci cumlenin ortasinda uyuya kaldim. Malum henuz kahvemi icmemistim, bir cumle kurabilmis olmam bile bir mucize idi en nihayetinde. Dubai'ye vardigimizda uzerine uzerine gelen gokdelenler karsiladi bizi. Saat 10'a yaklasmasina ragmen ufak bir trafik vardi. Muhtemelen herkes arabalarinda seyahat ettigi icin etrafta yuruyen pek bir insan yoktu. Hersey yapaydi ve para kokuyordu. Cevrede olan birkac agacin bile bir mimari makete sus olsun diye eklenmesi misali sonradan eklendigi belliydi. Kahve icmek ve kahvalti etmek icin sahilde otellerin (gercekten de luks otellerin) oldugu kisma gittik. Restorana oturdugumda dikkatimi ceken tum musterilerin yabanci olmasinin yani sira calisanlarin da yabanci olmalariydi. Etrafta Arap yoktu. Kahvemin ortasina geldigim icin artik duzgun cumleler kurabilecegim inanci ile sorularimi ardi ardina sormaya basladim. Iki senedir orada yasadigi icin dogal rehberimiz olan Serkan bu tarz hizmet islerinde araplarin calismadigini, daha cok Malezya, Filipinler, Hindistan'dan gelenlerin is yaptigini soyledi. Zaten gunun ilerleyen saatlerinde de gordum ki gercekten de hic bir magaza ve restoranda yerel halktan kimse calismiyor. Sadece etrafta dolanip hayattan zevk alma yarisindalar. Yanlis anlasilmasin tabi, tembelliklerinden dolayi degil, sadece adamlarin maddi durumlari iyi, hepsi beyaz yakali olarak tabir edilenlerden... Kahvalti sonrasi sahile inince kendime daha da geldim, gunesi gorunce sarj oldum. Tabi ilk is ayakkabilarimdan kurtulmak, deniz kenarinda yuruyerek kumsalin o ince kumlarini hissetmek oldu. Zaten sonrasinda lokum gibi oldum demek isterdim ama alisveris merkezine gidip yazi yazabilecegim kucuk bir note book almaya karar verince yine stres sahibi bir insana donustum. Acaba daha ucuzunu bulur muyuz seklinde 2 avm dolastik. Hem de bir tanesi dunyanin en buyuk alisveris merkeziymis (dubai AVM) Sonunda da almadim ustune ustluk. Aci bir deneyim oldu. 3-4 milyon insanin yasadigi Dubai hakkinda diyebilecegim fazla birsey yok aslinda. Fazla yapay geldi. Dubai alisveris merkezindeki insan buyuklugundeki baliklarin yuzdugu dev akvaryumu ile, Emirates Mall'daki kayak merkezi ile, hatta yine disaridan ithal ettikleri ve civil civil oterken bile acaba mekanik mi diye merak ettigim kuslari ile pek benim tarzim bir yer degil. Sonucta, bir ulkede her reklamda, her magazada sag tarafta ingilizce sol tarafta yerel dilde yaziyorsa, lokal mutfak deneyimini yasamak mumkun degilse, etrafta kedi ya da kopek gorulmuyorsa o yerde benim nefes almam biraz zor, her ne kadar guzel ve palmiyeli plajlari olsa da... Yine de aksam dünyanin en buyuk binasi Burc Halifi onundeki Dubai Fountain olarak bilinen devasa havuzdaki fiskiyelerle yapilan su sovu oradan suratimda bir gulumseme ile ayrilmami sagladi. 7 gibi Dubai'yi terkederek havaalanina dogru yola ciktik. Artik Colombo'ya gitme vakti gelmisti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder