11 Aralık 2010 Cumartesi

tangalle'in okunusu tangola aslinda... TANGALLE - SRI LANKA


Balkon Manzaramız
11 Aralık 2010
Yine cilgin bir 2,5 saatlik otobus yolculugu sonrasinda bu balikci kasabasina ulastik. Otobuste calan muzigi bastirmasi icin taktigimiz kulakliklar ise ise yaramadi. Bir dahaki sefere kulak tipasi deneyecegiz, bulursak tabi.
Devir malum ekonomi devri, o yuzden de fazla para harcamamak adina once supermarkete ugrayip bizi birkac gun idare edebilecek yiyecek aldik.
Unawatuna'da yaptigimiz gibi sahile inip kalacak bir yer bulmayi planlamistik. Zor bir yürüyüs parkuru sonrasinda gorduk ki burada sadece asiri luks oteller bulunmakta. Yani bizim gibi hipiden bozma gezgin edasiyla cantalarinda 2 gun yiyecek stoklari ile dolasan sahislar icin pek dogru yer degil. Ancak vardigimiz yer o kadar guzeldi ki... Lagün, maymunlarin uzerinde zipladigi tropikal agaclar, 2 millik kumsalin okyanus ile birlestigi bir cennet parcasi. Dolayisiyla oturduk pazarliga tum otellerdeki resepsiyon gorevlileri ile. Biraz acindirma, 
Lagün
biraz serzenistle en sonunda 3000'den 1500 rupiye düsürdük gecelik ucreti.
Buradaki yerel halkin daha iyi niyetli oldugunu fark ettik, bize gercekten yardimci olmak icin calistilar. Hatta Irem'in "bak bizim paramiz yok, o yuzden bizden medet umma" demesine ragmen bizimle birlikte otel otel gezdiler. En sonunda da ertesi gun icin balik yemeye davet ederek yanimizdan ayrildilar.
Biz de hemen jungle manzarali balkonu olan, okyanus sesini isittigimiz odamiza yerlestik. Aksam olmustu yine. Balkonumuzda bir sürü sinek ve haseratla birlikte ton balikli sandviclerimizi yedik, uzerine de tatli olarak Irem'in zorla aldigi ve o yuzden de kendisinin tasimak zorunda kaldigi ananas. Gerci yerken hic gocunmadim, o ayri...


2 Millik Kumsal ve cennet
Temiz havanin carpmasindan mi yoksa hala uzerimizden atamadigimiz jetlag etkisinden mi anlayamadigim bir nedenden ötürü yine erkenden yattik. Ancak bu sefer gece yarisi bir adamin aci cigligi uzerine uyandik. Bu luks otelde kalan musteriler tek biz olunca tedirgin olup kalktik ve balkona gectik. Her yer zifiri karanlikti ve tek duyulan azgin okyanus dalgalarinin sesiydi. Agzimiza birkac biskuvi atip uzerine de sigaralarimizi tellendirirken Istanbuldakileri taciz ettik, ardindan tekrar yataga donduk ve ondan sonra gozlerimizi sabah actik.
Geceyarisi cigliginin gizemi kendini korudu. Belki de Irem ile ayni ruyayi gormustuk, kim bilir!
Her ne kadar kendimi bir an once okyanus sularina atmak icin sabirsizlansam da dalgalarin büyüklügü ve siddeti beni ürküttü. Sonrasinda otel personelinden ogrendik ki bu cennete turistler dalgalar yuzunden pek gelmiyormus ve bu yuzden de bu kadar bakir kalabilmis. Ancak yine de anlamadigim turistlerin gelmedigi bu yere, neden bu kadar fazla yatirim yapilmis olmasiydi. Issiz olmasinin nedeni olarak sezonun daha tam acilmamis olmasi diye dusunmustum ben. Hic mi sezon acilmiyordu ki? Gerci bundan gocundugum soylenemez, 2 milden fazla uzanan kumsal bize kalmisti. Biz de tabi ki bu 2 millik kumsali bastan sona yürümedik. Sadece 300 metre, o da en iyi ihtimalle.
Yine öglene dogru yola ciktik. Adanin ic taraflarina geciyorduk. Sirada Tissa vardi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder