26 Mart 2011 Cumartesi

Biz buna Türkçe’de kültür şoku diyoruz! BANGKOK - TAYLAND

26 Mart 2011
Kolkata’da geçirdiğimiz son Hindistan günlerimizden sonra artık Tayland için iyice heyecanlanmaya başlamıştım. Karşılaştığımız çoğu insan daha doğrusu gezgin Tayland’ın kolay bir ülke olacağını söylüyorlardı, özellikle de Hindistan ile kıyaslanınca. Rotamızın en zorlu parkuru bitmişti.
Kolkata havaalanı küçük bir havaalanıydı. Düzgün bir freeshop bile yoktu. O yüzden sigara alma hayallerim suya düştü. Uçağa bindiğimizde yerime oturduğum anda uyumaya başladım. Artık benim için fark etmiyordu, otobüs, tren, uçak, her yerde uyuyabilme özelliği kazanmıştım. Gerçi bu yorgunluktan mı kaynaklanıyordu yoksa alışmış mıydım bilemiyordum.
Vardığımızda saat 5’e geliyordu. Şehrin içinde bir hostelde yer ayırtmıştık ve oraya varmak için de yine bir sürü otobüse binecektik.
Kocaman bir havaalanı karşıladı bizi. Ama yine de sakindi. Vizemizi daha önceden almış olduğumuzdan o vize kuyruğuna girmeden doğrudan Free shoplara yöneldik. Artık para birimimiz Baht’tı ve bahtın ne kadar olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Hesap makinası elimde hesap yapmaya çalıştım ama bir türlü işin içinden çıkamayınca en iyisi dışarıda en ucuz sigarayı aramak dedim ve kendimi dışarıya attım. 
Heryerde yemek standları vardı...
Otobüse binip şehir merkezine gitmeden evvel havaalanı önünde bir beş dakika dinlenelim dedik. Herşey çok farklıydı; yollar, binalar, insanlar... Taylandlı kızlar mini etekleri, şortları ve topuklu ayakkabıları ile karşımdaydılar. Onca zaman sarili Hintlilerden sonra benim için o kadar farklı bir görüntüydü ki altımdaki şalvar ve üzerimdeki yarım kollu tişörtle kendimi fazlasıyla muhafazakar hissettim.
Otobüs duraklarına giden servisin nereden kalktığını öğrenmek için taksi durağında çalışan bir kadına yöneldiğimizde yaşadığım şokların sayısı gittikçe artmaya başladı. Zira karşımda makyajı, mini şortu, uzun saçları ile çok havalı bir erkek buldum. Hindistan sonrası ciddi bir kültür karmaşası yaşamaya başlamıştım...
Kalacağımız hostel Pinklao denen bir yerdeydi, birkaç otobüs değiştirdikten sonra en sonunda ulaştık. Yolumuz üzerinde methini çok duyduğum ve denemek için sabırsızlandığım yemek tezgahlarını gördüm sıra sıra. Müthiş yemek kokuları havada dans ediyordu. Hindistan’da sokak yemeği hiç yememiştik, bu konuda fazlasıyla uyarı almıştık. Ama burada tüm rehber kitaplarında da dediği gibi kültürün tam bir parçasıydı ve denememek mümkün değildi. Tezgahların başındaki ablalar, teyzeler de gayet titiz ve temiz görünüyorlardı. Bazı yerler sadece bir tezgahtan ibaretti, bazı yerlerde de salaş masalar vardı, insanlar da ellerinde içkileri, önlerinde de binbir çeşit yemekleri ile bu masalarda oturuyorlardı.
Otel odamız...
Hostele vardığımızda giriş katta bir bar karşıladı bizi. Rock bar. Bir grup sahnede çalmaya hazırlanıyordu. İrem en ucuzu olsun şeklinde bize yatakhaneden yatak ayarlamıştı ama hostelin müdürü Ganalı Philip bize bir jest yaparak koskocaman bir oda verdi. 
Hostelden ziyade boş bir bina istila edilmiş, maliyeti arttırmamak adına üzerine hiçbir şey eklenmemiş bir hangara benziyordu. Dökülüyordu kelimenin tam anlamıyla ve pisti. Hindistan’da kaldığımız en kötü yer Palolem’deki odaydı ama onun bile kendine özgü bir sıcaklığı, tropik bir duruşu vardı. Burası soğuk bir yerdi.
3 gün katlanacağız dedik, zira Tayland anladığımız kadarıyla Hindistan’dan oldukça pahalıydı ve buradan daha ucuz bir yer bulmak pek mümkün görünmüyordu. Tuvaleti görünce kalacağımız 3 gün boyunca duş almamaya da karar verdik. Allahtan hava sıcak değildi...
Hostelin en iyi yönü ücretsiz kablosuz internetin olmasıydı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder