14 Mart 2011 Pazartesi

Mavi Şehir Jodhpur.. JODHPUR - HİNDİSTAN


Jodhpur kalesi
14 Mart 2011
Sabah Jodhpur’a vardığımızda yine çıkışta her türlü rikşanın tacizinden sonra Dion’un kaldığı pansiyona yöneldik. Oraya yanlış yollardan gidince yarım saati vardı ulaşmamız. Pansiyon sahibini sadece akşam 6’ya kadar kalacağımız için odanın yarı parasını ödeyeceğimiz konusunda ikna ettiğimizde sabah 7 olmuştu. Ayağımı görünce acıdı da kabul etti, başka pansiyon gezmeye halim yoktu. Duş yapıp biraz dinlendikten sonra pansiyonun terasında kahvaltı ettik. O sırada Dion da geldi. Hep beraber çıkıp ‘Mavi şehir’ olarak bilinen Jodhpur’da dolanmaya başladık. Tepedeki 9,5 kilometre boyunca uzanan surlardaki yapımına 1459’larda başlanmış ama bitimi yüzyıllar alan
İşte Mavi Şehir...
Meherangargh başlangıç noktamız burası oldu.   7 girişli kalenin bir tanesinden girip bir şekilde başarıp bilet parası vermeden içeri daldık. Kalenin surlarından şehri izledik. Mavi binalar vardı ama hepsi birarada olmak yerine dağınık olunca etkileyiciliğini kaybediyordu. 1 milyon insanın yaşadığı kocaman bir şehirdi aslında. Gördüğüm en güzel yer olmadığı kesindi.
Tam kaleden çıkarken Philip ile rastlaştık. Dion ile gelmesini bekliyordum ama bir şekilde ayrı düşmüşler. Garip bir otelde kalmış gece. O da gece bizimle aynı trende Delhi’ye dönecekti. Havaalanından bir arkadaşını alması gerekiyormuş. Öğle yemeği için bizim kaldığımız otelde buluşmak üzere sözleşerek onu kalede bırakıp şehirdeki diğer sarayları gezdik; Taleti Mahal ve Chittar Hill’deki Umaid Bhawan Sarayı.
Hava çok sıcaktı ve sokaklar acayip kalabalıktı. Biz de vakit kaybetmeden otele dönüp orada oturmaya başladık. Zaten Dion’dan Vietnam, Laos, Kamboçya ve Tayland hakkında bilgi alacaktım, o yüzden işime geldi. Bir süre sonra Philip de kale gezisini tamamlamış olarak bize katıldı.
Kale...
Kaleiçi
Jodhpur’da yapılabilecek son aktivite olarak 8 km uzaklıkta olan Mandore’deki özel bahçeye gitmeye karar verdik. Rikşayla 15 dakika kadar seyahat ettikten sonra bu güzel parka ulaştık. Yeşilliği, peyzajı ile gerçekten çok güzeldi. Bir de muhteşem bir tapınak vardı. onu da gezdikten sonra artık hazırlanma vaktimiz gelmişti.
Tren istasyonuna o kalabalık arasında yürümek cidden çok zor oldu. Bir de her tarafta egzos kokusu vardı, nefes almak mümkün değildi. Kendimizi istasyona attığımızda ancak nefes alabilmeye başladık.
Delhi’ye dönüyorduk. İrem de sabah Delhi’de olacaktı ve kaldığımız otelde buluşacaktık. 10 günden fazladır görmemiştim ve arkadaşımı özlemiştim. Geoffrey ile son gecemiz olacaktı. Bir gün kalıp ertesinde Fransa’ya dönüyordu. Biz de yolumuza Rishikesh ile devam edecektik. Artık Hindistan’daki günlerimiz sayılıydı ve ben de açıkçası yorgun hissetmeye başlamıştım kendimi. 

Mandore'deki park
 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder