12 Nisan 2011
Sabah uyanıp kendimi yola attığımda gene bir heyecan vardı üzerimde elbette. Yeni bir yer, yeni insanlar... Gerçi gideceğim yer tekneyle sadece 1 saat uzaklıktaydı, yine de...
Mark, beni iskeleye bırakacaktı ama yokuştan motorla inmek düşüncesinden pek hazetmedim ve yürüyebileceğimi söyledim. 10 dakika içerisinde de vardım zaten. Tekneye bindiğimde Adnan’ın patronuyla karşılaştım. Londra’da yaşayan Kıbrıslı Türklerden’di. 15 senedir de bu adada yaşıyordu. Çok da güzel, Tai melezi 3 çocuğu vardı. Ko Samui’ye İngiltere’den ailesini karşılamaya gidiyormuş...
Adaya vardığımda önce internet bulmam
gerekiyordu. Yanında kalacağım Mariusz’dan kaldığı yerin adresi hakkında haber
gelecekti. Nereye gitsem diye düşünürken Ko Tao’ya giderken teknede tanıştığım
İsrailli çocuk belirdi birden. O da bir geceliğine gelmiş, dolunay partileri
ile dünyaca ünlü bu adaya. Parti adası olunca da sudan bir bahane ile ayda en
az 4-5 parti düzenlenmeye başlamış. Yarım ay partileri, cangıl partileri, havuz
partiler vb. O gece de yarım ay partisi varmış.
İsrailli ile birlikte dolanmaya başladık. Önce bir kafeye oturduk, o kahvaltı yaptı, ben de günü kahvemle ikinci defa selamladım. Beklediğim mail gelmişti. Mariusz, dolunay partilerinin yapıldığı Haad Rin kumsalına yakın Silvery Moon Bungalows denen bir yerdeymiş. Tüm gün çalıştığı için ancak akşam gelecekmiş.
Önümde kocaman bir gün olduğunu görünce7 km
ötedeki Haad Rin’e taksi ile gitmek
yerine yürümeye karar verdim. Yarım ay partisi de Haad Rin yolu üzerindeki Ban
Tai yakınlarında olunca İsrailli de bana katılacağını söyledi.
Yürüyüşe başladığımızda saat 11’di.
Bakına bakına, muhabbet ede ede yürüyorduk. Geçen sene İsrail – Türkiye
geriliminden fazlasıyla etkilenmişti. İsraillilerin genelinde fazla bir
milliyetçilik vardı zaten. Yol üzerinde bilardo masası olan bir bar görünce
canım bilardo oynamak istedi. Oraya girdik. Bizi çok güleryüzlü bir ‘ladyboy’
karşıladı, yani kadın kılığında bir erkek. Berabere biten bir maçtan sonra
tekrar yola düştük. Hamak dükkanına girdik, hamak baktık. Hamak satıcısı
Türkiye’den olduğumu duyunca bildiği şeyleri sıralamaya başladı. En ilgimi
çeken ise Türkler hakkında yaptığı yorumdu: ‘Tam arada kalmışsınız, ne Avrupalı
ne de Asyalı’. ‘Yaşasın Asya’ dedim.
4 km
yürüyüp Ban Tai’ye vardığımızda İsrailliye veda ettim. Haad Rin’e 3 km yerine 6 km kaldığını görünce önce
bir of çektim, ama sonrasında yolun yarısına kadar rahat rahat geldiğimi, bunu
yapabileceğimi, yeni bir rekora imza atabileceğimi düşünerek devam etmeye karar
verdim.
Tabi bu kararı verdiğimde beni karşılayacak olan nerdeyse yerden 70 derece açı yapan yokuşlardan haberim yoktu...
Elimde adanın haritası, güneşin altında, sırt çantamla kendime ve inatçılığıma methiyeler düzerek tırmanırken Silvery Moon Bungalow’un haritada yerini gördüm. Tam yolumun üzerindeydi, ta Haad Rin’e kadar gitmeme gerek yoktu. Biraz yüreğime su serpti.
Thong Sala’daki limandan yola çıktığımın 8.5 kilometresinde ve 5.saat dilimi içerisinde varmam gereken yere vardım, bu sefer de 75 derecelik açı çizen bir yokuştan inerek.
Umarım doğru yerdeyimdir diye dua
ediyordum, indiğim yokuştan tekrar çıkabilecek gücüm kalmamıştı. Issız bir
koyda, küçük birkaç bungalowun olduğu bir yerdi. Restoranı görüp oraya
vardığımda terden sırılsıklam olmuştum, yorgunluktan da nefes nefeseydim.
Çantamı yere bıraktığım anda masada oturan ve bu koyun sakinlerinden olduğunu
düşündüğüm birileri bana ‘Hoşgeldin!’ dedi. Kıpkırmızı olmuş bir yüzle kafamı
kaldırıp baktığımda İskoç yakışıklısı Jimmy’i gördüm ve sadece Thong Sala’dan
buraya kadar yürüdüğümü ağzımda geveledim. Masadaki herkes biranda saygı
duruşuna geçip hemen bir sandalye ilave ettiler.
Ama önce buz gibi bir bira aldım dolaptan.
Masaya oturduğumda anca fark ettim bir
cennete düştüğümü. Sakin, sahil kenarına serpiştirilmiş birkaç ahşap bungalow,
denize reverans veren palmiyeler ve hindistan cevizi ağaçları, ağaçların
arasına kurulmuş hamaklar, gülen yüzler...
Yüzüm normal rengini bulduğunda, nabız atışım da 100’ün altına düştünde konuşmaya başladım. Doğru yerdeymişim. Herkes tanıyordu Mariusz’u. Akşam geleceğini söylediler.
Bir saate kadar kendime tamamiyle gelmiş şekilde muhabbetin içindeydim.
Sabah uyanıp kendimi yola attığımda gene bir heyecan vardı üzerimde elbette. Yeni bir yer, yeni insanlar... Gerçi gideceğim yer tekneyle sadece 1 saat uzaklıktaydı, yine de...
Mark, beni iskeleye bırakacaktı ama yokuştan motorla inmek düşüncesinden pek hazetmedim ve yürüyebileceğimi söyledim. 10 dakika içerisinde de vardım zaten. Tekneye bindiğimde Adnan’ın patronuyla karşılaştım. Londra’da yaşayan Kıbrıslı Türklerden’di. 15 senedir de bu adada yaşıyordu. Çok da güzel, Tai melezi 3 çocuğu vardı. Ko Samui’ye İngiltere’den ailesini karşılamaya gidiyormuş...
Haad Rin |
İsrailli ile birlikte dolanmaya başladık. Önce bir kafeye oturduk, o kahvaltı yaptı, ben de günü kahvemle ikinci defa selamladım. Beklediğim mail gelmişti. Mariusz, dolunay partilerinin yapıldığı Haad Rin kumsalına yakın Silvery Moon Bungalows denen bir yerdeymiş. Tüm gün çalıştığı için ancak akşam gelecekmiş.
Önümde kocaman bir gün olduğunu görünce
Tabi bu kararı verdiğimde beni karşılayacak olan nerdeyse yerden 70 derece açı yapan yokuşlardan haberim yoktu...
Elimde adanın haritası, güneşin altında, sırt çantamla kendime ve inatçılığıma methiyeler düzerek tırmanırken Silvery Moon Bungalow’un haritada yerini gördüm. Tam yolumun üzerindeydi, ta Haad Rin’e kadar gitmeme gerek yoktu. Biraz yüreğime su serpti.
Thong Sala’daki limandan yola çıktığımın 8.5 kilometresinde ve 5.saat dilimi içerisinde varmam gereken yere vardım, bu sefer de 75 derecelik açı çizen bir yokuştan inerek.
Silvery Moon |
Ama önce buz gibi bir bira aldım dolaptan.
Yüzüm normal rengini bulduğunda, nabız atışım da 100’ün altına düştünde konuşmaya başladım. Doğru yerdeymişim. Herkes tanıyordu Mariusz’u. Akşam geleceğini söylediler.
Bir saate kadar kendime tamamiyle gelmiş şekilde muhabbetin içindeydim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder