20 Nisan 2011
Koh Phangan’dan tekneyle Samui’ye
geçmek için limanda bir sürü insanın beklediğini gördüm. Muhtemelen herkes
benim gibi ancak ayılmış ve yollarına devam etmek için bugünü seçmişlerdi. Ama
bir şekilde onca insanı o küçücük tekneye sığdırmayı başardılar. Bravo dememek
elde değildi. Gerçi bir ara batar mıyız acep diye de bir düşünce geçmedi değil
hani aklımdan... Aman, atın ölümü arpadan olsun, Aslı’nınki de Samui
yakınlarındaki okyanustaki bir köpekbalığından.
Kalacağım evin sahibi adanın diğer tarafındaki Four Seasons otelinin yakınlarında yaşıyordu. Taksi maksi birşey bulurum diye düşünüyordum. Vardığımda gördüm ki taksiler bile gitmek istemiyormuş oraya. Bayağı uzakmış yani. Giden taksiler de 1000 Baht dediler, ben de yapma ya dedim. Her taksici benimle pazarlık yapıp duruyordu. 400 Bahta kadar indiler, ama ben param yok diyip durdum. Tabi sorarken Four Seasons diye sorduğumdan paran yoksa nasıl o beş yıldızlı otelde kalacaksın dediler. Ben de açıklamaya çalıştım, nedense... Bir noktada pes ettim. Aptal aptal durup etrafa bakınırken ve insanların taksilerine binip limandan uzaklaşmalarını iç çekerek izlerken, bir yandan da acaba otostop mu çeksem diye düşünürken bir taksici acıdı halime, kimsenin müşteri kaçırmamak için adını anmadığı otobüslerden bahsetti. 10 dakikaya kadar otobüs belirdi. Otobüs dediysem bildiğimiz otobüslerden değil, rikşaların hallicesi, iki sıralı yarı açık dolmuş. Şoför 100 baht deyince sevinçten adama sarılacaktım nerdeyse.
15 dakika kadar sonra ineceğim yere varmıştım bile. Sebastian’ı arayıp geldiğimi söylediğimde bulunduğum yerden yokuş aşağı inmemi ve sahile yürümemi söyledi. Sahildeki bungalowlardan birindeydi, ama ne bungalowdu.
Tayland’a vardığımdan bu yana kaldığım
evler cidden muhteşemdi. Fazla konforlu olmasa bile, güzel manzaralıydı.
Sebastian’ın evi hem büyük hem konforlu hem de verandasından muhteşem bir
manzara görülüyordu. İşte budur, Samui hayalinin gerçekleştiği en güzel nokta
budur dedim. Hem içimden hem de sesli!
Sebastian, İsviçre’de doğup büyümüş, yarı İsviçreli yarı Vietnamlı bir osteopat uzmanıydı. 6 aydır da Samui’de yaşıyordu. Çevredeki otellerin müşterileri ile çalışıyordu. Ama o da artık yol düşme zamanı geldiğine karar vermiş, birkaç gün sonrasında da önce Malezya ardından da Hindistan’a gitmek üzere yola çıkacakmış. Tabi ki osteopati nedir diye sordum, kayropati gibi elle uygulanan bir doğal terapi türüymüş. Adale, kemik ağrılarının dışında diğer işlevsel sorunlara da ameliyatsız çözümler sunabiliyormuş.
Yemek yemek için Nathon’a gittik. Bizim
Güney kasabalarımızın aynısıydı, biraz palmiye ve hindistancevizi ağacı fazlası
vardı. Adanın en büyük gelir kaynağı da ihraç ettiği hindistancevizleriymiş,
tabi turizmin dışında. Bu hindistancevizlerini de ağaçlardan maymunlar
topluyormuş. Eğitimli, özel maymunlar. Sebastian’ın dediğine göre de
karşılığını fazlasıyla alıyorlarmış...
Artık buralarda sezon bitmişti. Havalar çok sıcak olunca etrafta fazla turist yoktu. Gerçi bundan gocunduğum söylenemezdi. Turist yerine ‘yolcu’larla karşılaşmak daha keyifli oluyordu. Malum bilgi alışverişi, sosyalleşme adına.
Samui’de kaldığım 3 gün boyunca adayı
gezmenin, turistik aktivitelerde bulunmanın, Bruges’de ilk duyuşta aşık olduğum
hang drum Sebastian’ın çaldığı bir alet olduğunu keşfettikten sonra saatler
süren dinletiler dışında bir de
Sebastian’ın hazırladığı web sitesi için birkaç çalışma yaptım. Metinlerini ve
fotoğraflarını düzenlemek şeklinde. Fark etmemiştim yol boyunca ama çalışmayı
özlemişim.
Evet, Tayland’ın güneyi harikaydı. Tatil için. Ama amacım biraz daha kültür hakkında birşeyler öğrenmek olunca biraz hayalkırıklığı oldu. Gittiğim her yerde turistler vardı ve Tai insanları ile vakit geçirmek ve onlardan birşeyler öğrenmek imkansızdı. Ya hiç İngilizce bilmiyorlardı ya da fazlasıyla
batılılaşmışlardı. En fazla dikkatimi çeken ise
çok fazla gururlarına düşkün olduklarıydı. Sebastian ev sahibi ile yaşadığı bir
olayı anlattı. Bir İngiliz her zamanki gibi sarhoşluğu ile ağzından çıkanları
duymadan ileri geri konuşunca, Tai olan ev sahibi evine gelip almış
tabancasını, çekip vuracakmış adamı ki birileri engel olmuş.
Bir sonraki durağım Laos vizesi almak üzere geri döndüğüm Bangkok yolu üzerindeki Hua Hin olacaktı. Aslında Bangkok’ta birkaç gün kalmayı planlıyordum, ama beni misafir edebilecek kimse bulamayınca Hua Hin’e, daha önce Bangkok’ta bizi ağırlamış olan Nick’e uğramaya karar verdim.
Koh Samui |
Kalacağım evin sahibi adanın diğer tarafındaki Four Seasons otelinin yakınlarında yaşıyordu. Taksi maksi birşey bulurum diye düşünüyordum. Vardığımda gördüm ki taksiler bile gitmek istemiyormuş oraya. Bayağı uzakmış yani. Giden taksiler de 1000 Baht dediler, ben de yapma ya dedim. Her taksici benimle pazarlık yapıp duruyordu. 400 Bahta kadar indiler, ama ben param yok diyip durdum. Tabi sorarken Four Seasons diye sorduğumdan paran yoksa nasıl o beş yıldızlı otelde kalacaksın dediler. Ben de açıklamaya çalıştım, nedense... Bir noktada pes ettim. Aptal aptal durup etrafa bakınırken ve insanların taksilerine binip limandan uzaklaşmalarını iç çekerek izlerken, bir yandan da acaba otostop mu çeksem diye düşünürken bir taksici acıdı halime, kimsenin müşteri kaçırmamak için adını anmadığı otobüslerden bahsetti. 10 dakikaya kadar otobüs belirdi. Otobüs dediysem bildiğimiz otobüslerden değil, rikşaların hallicesi, iki sıralı yarı açık dolmuş. Şoför 100 baht deyince sevinçten adama sarılacaktım nerdeyse.
15 dakika kadar sonra ineceğim yere varmıştım bile. Sebastian’ı arayıp geldiğimi söylediğimde bulunduğum yerden yokuş aşağı inmemi ve sahile yürümemi söyledi. Sahildeki bungalowlardan birindeydi, ama ne bungalowdu.
Kaldığım ev... |
Sebastian, İsviçre’de doğup büyümüş, yarı İsviçreli yarı Vietnamlı bir osteopat uzmanıydı. 6 aydır da Samui’de yaşıyordu. Çevredeki otellerin müşterileri ile çalışıyordu. Ama o da artık yol düşme zamanı geldiğine karar vermiş, birkaç gün sonrasında da önce Malezya ardından da Hindistan’a gitmek üzere yola çıkacakmış. Tabi ki osteopati nedir diye sordum, kayropati gibi elle uygulanan bir doğal terapi türüymüş. Adale, kemik ağrılarının dışında diğer işlevsel sorunlara da ameliyatsız çözümler sunabiliyormuş.
Muhteşem günbatımı |
Artık buralarda sezon bitmişti. Havalar çok sıcak olunca etrafta fazla turist yoktu. Gerçi bundan gocunduğum söylenemezdi. Turist yerine ‘yolcu’larla karşılaşmak daha keyifli oluyordu. Malum bilgi alışverişi, sosyalleşme adına.
Nasıl ama??!! |
Evet, Tayland’ın güneyi harikaydı. Tatil için. Ama amacım biraz daha kültür hakkında birşeyler öğrenmek olunca biraz hayalkırıklığı oldu. Gittiğim her yerde turistler vardı ve Tai insanları ile vakit geçirmek ve onlardan birşeyler öğrenmek imkansızdı. Ya hiç İngilizce bilmiyorlardı ya da fazlasıyla
Modellik de yaptım... |
Bir sonraki durağım Laos vizesi almak üzere geri döndüğüm Bangkok yolu üzerindeki Hua Hin olacaktı. Aslında Bangkok’ta birkaç gün kalmayı planlıyordum, ama beni misafir edebilecek kimse bulamayınca Hua Hin’e, daha önce Bangkok’ta bizi ağırlamış olan Nick’e uğramaya karar verdim.
Nathon'dan bir manzara... |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder