Plajımız |
Silvery Moon sakinleriyle gece yarısına kadar oturduk. Artık bira stoğumuz tükenmek üzereyken ben gidip uyumaya karar verdim. Onlar da yarım ay partisine gittiler.
Gezgin değillerdi, sadece tatildeydiler. Uzun süreli olanlardan. Polonyalı ev sahibim olan Mariusz, 3 odalı bungalowunu iki Rus ile paylaşıyordu. Mika ve Pavel. Kocaman verandası ile kumsala birkaç adım uzaklıkta, işte budur dedirten cinsten. Dünyanın birçok yerinde yaşamış; Amerika, Londra, Çin... En son olarak da Yemen’den bir tekneye atlamış, miçoluk yaparak buralara gelmiş. Şimdi dalgıç eğitmenliği öğreniyormuş. Bir yandan da kursu aldığı yerde çalışıyormuş. Gezmiş görmüş hazmetmiş ve mutlu bir insandı. Kendi kaldığı odayı bana bıraktı ve Pavel’in yanına taşındı.
Ertesi gün cennete gözlerimi ‘Yaşasın’ diyerek açtım. Buranın işletmecisi olan Sam’e koşarak muhteşem bir meyva salatası istedim. Burada ne kadar kalacağımı tam bilemiyordum, bir hafta sonrasında Dolunay partisi vardı, her ne kadar parti meraklısı olmasam da bu 30.000 lerin katıldığı Güney Asya’nın en büyük partisini deneyimlemek pek de fena olmazdı... Mariusz da istediğim kadar kalabileceğimi söylemişti. Dolayısıyla kalmamam için hiçbir sebep yoktu!
Ama öncesinde Songkran vardı, Güney Asya’nın yeni yılı. Sanskritçe kökenli bu sözcüğün tam sözlük anlamı astrolojik geçiş. Geçmişte bu tarih her sene yeniden hesaplanıyormuş ama sonrasında artık 13-15 Nisan tarihleri kesin olarak kabul edilmiş. Tayland’ın yanı sıra Burma, Kamboçya ve Laos’da da anlı şanlı kutlanıyor. Gerçi kutlamalar Tayland’da bile yerden yere değişiyordu. Chiang Mai’de bir hafta sürüyordu. Allahtan Ko Phangan’da sadece 1 gündü. Zira yılbaşı kutlamaları bol sulu oluyordu. Su tabancaları, pardon tüfekleri, kovalar, hortumlar ortaya çıkıyor ve gelen geçeni ıslatıyorlardı. Islanmayanı da dövüyorlardı. Tabi bunun dışında geleneklerine uygun olarak yaşlılarını ziyarete gidiyor, tapınaklarına uğrayıp dua ediyor ve keşişlere de yemek bırakıyorlardı. Etraftaki, evlerindeki Buda resimlerini de esanslı bir suyla da temizliyorlardı. Su savaşlarının çıkış noktası da buydu aslında. Buda ikonlarını suyla temizleyince suyun kutsandığı inancıyla yaşlılara ve aile üyelerine iyi şans getirmesi adına omuzlarından dökme geleneği ile başlanmış. Tabi bu gelenek genç neslin sıcaktan bunalan yabancılara su fırlatması ile geniş kitlelere yayılmış.
![]() |
Songkran'a uyanmak... |
işte biz, savaşa giderken... |
Şoku atlatıp tüm cephanemizle karşı saldırıya geçtikten sonra Sam’in ailesinin yaşadığı evde durduk ve cephanelerimizi tazeledik. Hatta yeni silahlar aldık; kum kovaları. Gerçi burada biraz kendimizden geçip birbirimizle savaşa başladık ama en azından yola çıktığımızda yine bir birlik oluşturduk.
Tekila shot... |
![]() |
Savaş.... |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder