15 Nisan 2011 Cuma

Senede birkaç defa yeni yıl kutlamak sağlıktır, sıhhattir! KOH PHANGAN - TAYLAND

Plajımız
15 Nisan 2011
Silvery Moon sakinleriyle gece yarısına kadar oturduk. Artık bira stoğumuz tükenmek üzereyken ben gidip uyumaya karar verdim. Onlar da yarım ay partisine gittiler.
Gezgin değillerdi, sadece tatildeydiler. Uzun süreli olanlardan. Polonyalı ev sahibim olan Mariusz, 3 odalı bungalowunu iki Rus ile paylaşıyordu. Mika ve Pavel. Kocaman verandası ile kumsala birkaç adım uzaklıkta, işte budur dedirten cinsten. Dünyanın birçok yerinde yaşamış; Amerika, Londra, Çin... En son olarak da Yemen’den bir tekneye atlamış, miçoluk yaparak buralara gelmiş. Şimdi dalgıç eğitmenliği öğreniyormuş. Bir yandan da kursu aldığı yerde çalışıyormuş. Gezmiş görmüş hazmetmiş ve mutlu bir insandı. Kendi kaldığı odayı bana bıraktı ve Pavel’in yanına taşındı.
Ertesi gün cennete gözlerimi ‘Yaşasın’ diyerek açtım. Buranın işletmecisi olan Sam’e koşarak muhteşem bir meyva salatası istedim. Burada ne kadar kalacağımı tam bilemiyordum, bir hafta sonrasında Dolunay partisi vardı, her ne kadar parti meraklısı olmasam da bu 30.000 lerin katıldığı Güney Asya’nın en büyük partisini deneyimlemek pek de fena olmazdı... Mariusz da istediğim kadar kalabileceğimi söylemişti. Dolayısıyla kalmamam için hiçbir sebep yoktu!
Ama öncesinde Songkran vardı, Güney Asya’nın yeni yılı. Sanskritçe kökenli bu sözcüğün tam sözlük anlamı astrolojik geçiş. Geçmişte bu tarih her sene yeniden hesaplanıyormuş ama sonrasında artık 13-15 Nisan tarihleri kesin olarak kabul edilmiş. Tayland’ın yanı sıra Burma, Kamboçya ve Laos’da da anlı şanlı kutlanıyor. Gerçi kutlamalar Tayland’da bile yerden yere değişiyordu. Chiang Mai’de bir hafta sürüyordu. Allahtan Ko Phangan’da sadece 1 gündü. Zira yılbaşı kutlamaları bol sulu oluyordu. Su tabancaları, pardon tüfekleri, kovalar, hortumlar ortaya çıkıyor ve gelen geçeni ıslatıyorlardı. Islanmayanı da dövüyorlardı. Tabi bunun dışında geleneklerine uygun olarak yaşlılarını ziyarete gidiyor, tapınaklarına uğrayıp dua ediyor ve keşişlere de yemek bırakıyorlardı. Etraftaki, evlerindeki Buda resimlerini de esanslı bir suyla da temizliyorlardı. Su savaşlarının çıkış noktası da buydu aslında. Buda ikonlarını suyla temizleyince suyun kutsandığı inancıyla yaşlılara ve aile üyelerine iyi şans getirmesi adına omuzlarından dökme geleneği ile başlanmış. Tabi bu gelenek genç neslin sıcaktan bunalan yabancılara su fırlatması ile geniş kitlelere yayılmış.
Songkran'a uyanmak...
Çok fazla sulu olacak bugüne katılıp katılmayacağımı daha bilmiyordum. Bacağımda hala açık yaram ve ben pek fazla yüzmek dahil sulu hiçbir aktiviteye katılamıyorduk. Ama 13’ü sabahı insanlarda yükselen enerjiyi görünce ve savaşın Silvery Moon üyelerinin kahvaltı öncesi birer kova su ile başladığına tanık olunca kaçırmamam gerektiğini fark ettim. ‘Eee’ dediğim an!
işte biz, savaşa giderken...
Rikşaların büyükçesini kiraladık, içine elimizde biralarımızla 10-11 kişi tıkıştık. Tam ortamızda kocaman su dolu bir kova, ellerimizde de kullanmaktan çekinmeyeceğimiz su dolu silahlarımız. Yola çıktığımızda muhabbete dalmış, şişeleri şerefimize kaldırırken yaylım ateşinin ortasında bulduk kendimizi. Hortumlar, kovalar, tabancalarla her yerden saldırıyorlardı. Bazı cinler üstelik içerisine mentol katıyordu ve yarattığı buz hissi ile insan şok yaşıyordu.
Şoku atlatıp tüm cephanemizle karşı saldırıya geçtikten sonra Sam’in ailesinin yaşadığı evde durduk ve cephanelerimizi tazeledik. Hatta yeni silahlar aldık; kum kovaları. Gerçi burada biraz kendimizden geçip birbirimizle savaşa başladık ama en azından yola çıktığımızda yine bir birlik oluşturduk.

Tekila shot...
Yolda birkaç tekila ve cephane doldurma molasından sonra Thong Sala’ya vardığımızda esas partiyi gördük. Meydanın ortasına devasa su tankları kurmuşlardı, herkes koşa koşa silahlarını burada dolduruyordu. Kendimden geçtiğim an ise kesinlikle sokağın ortasında durmuş kocaman hortumları ile etrafa su fışkırtan iftaiye aracındaki itfaiyecileri gördüğüm andı.
Savaş....
Saatlerce sürdü, ama dediğim gibi kuzeyde günlerce sürüyordu... Su savaşı yorucuydu, eğlenceliydi, komikti, sosyaldi, gördüğüm en büyük partilerden biriydi. 13 yaşında İtalya’ya gittiğimde aldığım su balonları aklıma geldi. Annemler senelerce İtalya’ya gidip sadece su balonu aldığım için dalga geçmişlerdi... Hala daha da hatırladıkça gülerler. Fotoğraflarımı görünce yine başlayacaklar, mutlu songkranlar...

 


 





 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder